İnsan Sevilir Miydi?
Elbette ki sevgiyi en çok hak eden varlık insandır.

Fatma Basum
-Elbette ki sevgiyi en çok hak eden varlık insandır. Globalleşen bu zamanda, her ne kadar insanın insana karşı olan sevgisinin azaldığını ve bu yüzden var olan merhamet duygusunun köreldiğini dile getirip bu düşünceyi savunsak da, aslında her insan tüm insanlara gizliden olsa da derin ve sonsuz bir sevgi beslemektedir. Bu öyle bir sevgidir ki, her ne kadar inkâr edilse de bireyin içinde yok edilemez bir gendir.
Öyledir ki, Yüce Rabbimiz Secde Suresi’nin dokuzuncu ayetinde dediği üzere; insan oğlunu pişmiş çamurdan yaratıp ona kendi ruhundan üflemiştir. Her insanın içinde bir zerre de olsa Allah vardır.
O hâlde, insan sevilmez miydi? Bu ayetleri nakış gibi bizlere öğreten babam, sözlerine eklediği tabirlerle aklın sınırlarını aşıp, insanların özünde var olan ilahi bir gücün onları özel ve nadir kıldığını derdi. İnsanı sevmeyen, Allah’ı da sevmez. İnsanlara duyulan bir kin, Allah’a duyulmuş demektir. Kur’an-ı Kerim’in her bir ayetinde vurgulanan ahlaki değerlerin insanlar arasındaki önemi bundan dolayıdır. Aslında topluma, yani insanlığa karşı yapılan her bir günah, Allah’a karşı yapılmış gibidir.
Çoğu insan Allah’ın varlığını sorgulayıp, onun göklerde var olduğuna inanır. Ama hakikat şu ki, Yüce Allah bir insanın göz bebeklerinde var olan merhamet duygusunun ta kendisidir. Rahman olan O’dur; biz ise sadece yeryüzündeki yansımasıyız. Biz O’ndan gelmişiz ve O’na gideceğiz. Yokluk içinden gelmiş bir bilgelik.
Ben babamı hep bu tabirle nitelendiririm: Yaşadığı coğrafyanın en hırçın yanını iliklerine kadar yaşamış bir adam. Evet, o bir adamdı ve adamlığın bedensel güçten çok, insanlarda var olan ama körelmeye yüz tutmuş düşünce gücüne bağlı olduğunu söylerdi. Gerçek gücün, var olan ruhun merhametle yoğrulmasından geldiğine inanırdı. Ve bize de o inancı aşıladı.
Öyle ki, yaşantımız boyunca karşımızdaki insan her ne kadar kötü olursa olsun, içimizde var olan en büyük insani değerimiz olan merhamet gücü ile yoğurur, öyle tepki veririz.