Gebze Anahtar Parti'de Şok İstifa İlçe Yöneticisi İstifa Etti!
Anahtar Parti Gebze İlçe Yöneticisi Anıl Demir, görevinden istifa ettiğini açıkladı.

Anahtar Parti Gebze İlçe Yöneticisi Anıl Demir istifasıyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
"Sessiz Kalmanın Bedeli, Konuşmanın Gerekliliği: Bir Görevden Ayrılma Hikâyesi
Siyaset yalnızca fikir beyanı değil; aynı zamanda bir duruş, bir tutarlılık ve sorumluluk meselesidir. Bulunduğunuz yer, taşıdığınız sıfat ve birlikte görev yaptığınız insanlar karşısında sadece başarıya değil, adalete, şeffaflığa ve katılımcılığa da borçlusunuz.
Partiye katılımım, herhangi bir koltuk ya da isim arayışıyla olmadı. Zaten kendi ticari hayatımız vardı; böyle bir şeye ihtiyacımız yoktu. Bu sürece dahil olmamın temel sebebi, partimizin genel başkanının birkaç önemli söyleminin bende yarattığı etkiydi. Türkiye’de yaşanan yanlışlıklara karşı ses çıkartmak, en azından elimden gelen bir kum tanesi kadar katkı sağlamak için bu yola girdim. Ancak ne yazık ki süreçte karşılaştığım tutumlar ve uygulamalar, sadece benim değil, genel başkanımızın bu samimi ve yol gösterici söylemlerine de gölge düşürmektedir.
Bu yazı, yalnızca bir görevden ayrılma açıklaması değil; aynı zamanda uzun süredir gözlemlediğim, giderek derinleşen bazı yapısal sorunlara ve ilkesel kırılmalara dair bir kamuoyu bilgilendirmesidir.
[X] Partisi [X İlçe Teşkilatı]’nda bir süredir yönetim kurulu üyeliği ve bir dönem boyunca da Siyasi İşler Başkanlığı görevlerini yürüttüm. Bu süreçte partimizin temel ilkelerine, teşkilat yapısına ve temsil ettiğimiz toplumsal değerlere bağlı kalarak elimden gelen gayreti gösterdim. Ancak geçen zaman içerisinde yaşanan bazı gelişmeler, parti içi yönetim anlayışıyla benim savunduğum siyaset ilkeleri arasındaki mesafenin giderek arttığını açık biçimde gösterdi.
Bu mesafenin ilk görünür olduğu an, Siyasi İşler Başkanlığı görevimin tarafıma herhangi bir bilgi verilmeden ve katılmadığım bir toplantıda alınan bir kararla sona erdirilmesiydi. Toplantıdan önce yönetim kurulundaki isimlerden imzaların alındığı, toplantı esnasında ise yalnızca kararın okunarak sürecin geçiştirildiği sonradan tarafıma ulaştı. Bir görev değişikliği, en azından görevde bulunan kişiye bilgi verilerek ve doğrudan iletişimle yapılmalıydı. Bu durum, yalnızca bireysel değil, teşkilat kültürü ve ekip içi güven açısından da ciddi bir soruna işaret etmektedir.
Ankara'daki genel kurul sürecinde yaşananlar da bu tabloyu tamamlar nitelikteydi. Delegeler dışında kimsenin alınmayacağına dair bir kısıtlama vardı. Ancak biz bu kısıtlamayı bilerek değil, tamamen açık iletişimle plan yaparak hareket ettik. Sakarya’da bir gece konaklayıp sosyal bir planlama çerçevesinde Ankara’ya geçeceğimizi ilçe başkanımıza ilettik. Olumsuz bir geri dönüş almadık. Orada, çeşitli il ve ilçe başkanlarıyla temas ettik, fotoğraflar verdik. Ancak bu ziyaret, sonrasında birtakım yanlış anlaşılmalara neden oldu ve ilçe başkanımız nezdinde bir memnuniyetsizliğe dönüştü. Oysa süreç boyunca gizli ya da talimat dışı hiçbir adım atılmamıştı.
Benzer bir olay Trabzon’daki açılış töreninde yaşandı. Ordu İl Başkanımızın aracılığıyla aldığımız doğrudan davet üzerine katılım planladık. Ancak yine ilçe başkanımıza bilgi verdiğimizde, net bir “hayır” yanıtıyla karşılaştık. “Sebebi nedir?” diye sorduğumuzda, “Bu konuyu sorgulamayın” cevabını aldık. Bu kararın il başkanlığı düzeyinde alındığı söylendi. Fakat sonrasında yapılan birebir görüşmelerde, il başkanının bu yönde bir talimat vermediği ve bizim katılımımıza karşı bir itirazının olmadığı ortaya çıktı. Süreç boyunca bize iletilen açıklama ile gerçekte alınmış olan karar birbirini tutmuyordu.
Ne yazık ki son dönemde, yönetim anlayışına yön veren karar mekanizmalarında belli bir etnik ya da yöresel aidiyet üzerinden şekillenen, dar çevre dayanışmasına dayalı bir tutum gözlemlenmiştir. İl başkanından batı yakasındaki bazı ilçe başkanlarına, bölge sorumlusundan çeşitli etkin destekçilere kadar uzanan bu yapı; kurumsal aklın ve kapsayıcı siyasetin yerini, belli çevrelerin inisiyatifine bırakmıştır. Kararların alınış biçiminden görev dağılımlarına, ziyaret planlamalarından temsil süreçlerine kadar birçok başlıkta, liyakatin değil aidiyet ilişkilerinin öncelendiği izlenimi kuvvetle doğmuştur. Bu durumun yalnızca benim değil, birçok partili arkadaşımın da sahada hissettiği bir rahatsızlığa dönüştüğü açıktır.
İlginçtir ki, partimizin genel başkanının memleketi olan Trabzon’daki resmi açılış törenine katılmamıza izin verilmezken, bu tür kısıtlamaların aynı yapısal yakınlığa sahip başka şehirler için de geçerli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor. Bugün Trabzon’a gitmekte sorun görülen bir yöneticiye, yarın Sivas’taki bir açılış için aynı kısıtlama uygulanacak mı, merak konusu.
Bu noktada, tarafımıza yöneltilen bazı iddialarla da karşı karşıya kaldık. Üst düzey parti yöneticilerine ulaşarak “baskı yaptığımız” ileri sürüldü. Ancak bu kişilerle hiçbir özel iletişimimiz olmamıştı. Hatta ilgili toplantılarda telefonlarımızı sunarak, böyle bir iletişim geçmişinin olup olmadığının incelenmesini talep ettik. Bu talep yanıtsız bırakıldı. İddiaların yanlış olduğu ortaya çıkmasına rağmen, tarafımıza bir özür ya da resmi geri adım gelmedi.
Tüm bu süreç yaşanırken, ben ve benimle birlikte hareket eden arkadaşlarım, ilçe programlarına düzenli katılım sağlayan, görev paylaşımında aksatmadan sorumluluk alan isimler olduk. Hatta ilçe teşkilatımızda yapılan gözlemlerde, katılım, özveri ve temsil noktasında ilk üç içinde değerlendirildiğim dönemler oldu. Bu katkımız sadece dış il ziyaretleriyle değil; mahalle çalışmaları, saha faaliyetleri ve resmi programlarda da süreklilik taşıyordu. Yani mesele ne görevden kaçmak ne de başka şehirlerde görünerek üstünlük çabasıydı. Tüm gayretimiz, ilçemizi daha iyi temsil etmek ve partimize güç katmak adına gösterilmişti.
Giresun’daki bir başka açılış öncesinde, bu kez doğrudan izin aldık. Ancak biz şehir dışındayken, ilçe yönetiminde bazı isimlerle yapılan kapalı bir toplantı neticesinde, görevden alınmamız yönünde karar alındığını ve bu kararın biz yokken yürürlüğe konulduğunu öğrendik. Bu süreç, daha önce yaşananlarla birlikte değerlendirildiğinde, sistematik bir dışlama iradesinin uygulandığını düşündürmektedir.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, ilçe başkanımızın sergilediği yönetim tarzı da teşkilatın işleyişine zarar verir boyuta ulaşmıştır. Katıldığımız kurum ziyaretlerinde, sosyal medya paylaşımlarında ve etkinliklerde yönetim kurulu üyelerinin isimleri kasıtlı olarak geri planda tutulmuş, yalnızca ilçe başkanının adı ve görüntüsü öne çıkarılmıştır. Bu yaklaşım, kurumsal temsil anlayışını zedelemiş, birey odaklı bir yönetim anlayışını teşvik etmiştir.
Ayrıca yönetim içinde aynı konu hakkında farklı kişilere farklı açıklamalar yapılmış; zaman zaman çelişkili bilgiler verilmiş, güveni zedeleyen tutarsızlıklar yaşanmıştır. Siyasi etik adına en az zararlı olanın bile yalan olduğu gerçeğini unutursak, teşkilatların sağlamlığı da, ilişkilerin saygınlığı da kaçınılmaz biçimde aşınır.
Yaşanan tüm bu gelişmeleri yalnızca kamuoyuna değil, partimizin en üst düzey yetkililerine — genel başkandan bir sonraki sorumlu kademeye kadar — doğrudan, açık ve saygılı bir şekilde aktardık. Ne var ki, bu bildirimler herhangi bir kurumsal refleksle karşılık bulmadı. Bu durum, sorunların sadece yerelde değil, iletişim kanallarında da karşılık görmediğini ve çözüm iradesinin mevcut olmadığını açık biçimde göstermektedir.
Bu koşullar altında devam etmek artık sadece benim değil, temsil ettiğim değerlerin de yıpratılması anlamına gelecekti. Bu nedenle, Anahtar Partisi Gebze İlçe Teşkilatı’ndaki görevimden istifa etmiş bulunuyorum.
Bu karar bir kırgınlık ya da kişisel hesaplaşma değil; aksine sürecin geldiği noktada artık yapıcı bir katkı sunma imkânının kalmadığına dair gerçekçi bir tespittir. Görevde kalmak kadar, gerektiğinde onurlu şekilde ayrılmak da bir duruştur.
Bugüne kadar birlikte çalıştığım tüm ekip arkadaşlarıma, bana güvenen tüm gönüllülere ve sürece emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Siyaset, kişisel hırsların değil; ilkelerin, ortak değerlerin ve topluma duyulan sorumluluğun alanıdır. Bu sorumluluk bilinciyle hareket etmeye ve farklı zeminlerde katkı sunmaya devam edeceğim. Görev sürem boyunca tüm tutum ve beyanlarımda hukuka, parti tüzüğüne ve ahlaki sorumluluklara uygun davrandığımı ifade ederim. Şahsıma yönelik yöneltilmesi muhtemel her türlü asılsız veya çarpıtılmış iddiaya karşı, yasal haklarımın saklı olduğunu da kamuoyuna saygıyla bildiririm."